Sevgi ve Saygı ile Beslemek – II

Sevgi ve Saygı ile Beslemek : Ek Gıda Serüveni

Nil Nurlu Deniz

WOM İzmir Ebeveyn Danışmanlık Merkezi

BLW Türkiye Yönetici

Tel: 543 471 36 57

womizmir.net / blwturkiye.com

Bebeğimize hamile olduğumuzu öğrendiğimiz ilk gün, hamilelik sürecinde, doğum anında ve emzirdiğimiz dönemde birçok duyguyu aynı anda yaşarız. Tüm bu süreçlerde içimizdeki şefkatli ve bebeğini  çok seven “Doğal Ebeveyn” bu duygu karmaşasında bize yol gösteren bir pusuladır. “Doğal Ebeveynlik”in literatürde başka tanımları vardır elbette ama benim için her zaman bebeğimle ilgili herhangi bir konuda zorlandığımda, kendi kendime kalıp sakince sorduğumda, bana hep en doğru cevabı veren pusulam “Doğal Ebeveynlik”tir.

Attachment Parenting temel ilkelerinden “Sevgi ve Saygı ile Beslemek” kişisel olarak oldukça ilgilendiğim, son üç yılımı adadığım, on binlerce ebeveyne destek olurken belki de kendi çocukluk yaralarımı sardığım, layıkıyla öğrenebilmek ve uygulayabilmek için hem Çocuk Gelişim hem de Bebeklerde Sağlıklı Beslenme konularında eğitimimi tamamladığım bir kavram. Bu yıllar içerisinde tecrübe ettiklerimi ve kendi kızımla yaşadıklarımı, doğruları ve yanlışları ile paylaşmak isterim.

Bebeğinizi kucağınıza aldığınız an O’nun sizin bir parçanız olduğunu düşünürsünüz. Bu düşünce kısmen doğrudur. Yaklaşık üç ay kadar da bebeğiniz, kendisini sizin halen bir parçanız sanar. Uzmanların belirttiği üzere, hayatının ilk üç ayı (4. Trimester) sonrasında aslında gerçekten doğar. Siz ebeveynlerinden farklı bir hayat vardır ve bebeğiniz bu hayatı doyasıya yaşamak için hazırdır. İlk üç ay kucağınızdan indirdiğiniz anda ağlayan, sizden bir an bile uzak kalamayan, emziriyorsanız gece-gündüz emmek isteyen bebeğiniz bir anda hayatın akışına kapılmak istemektedir. Artık emmesi güçlenmiştir. Daha çabuk emmek ister, daha az uyumak ister, daha çok oynamak ister, hayata kapılmak ister. Bu noktada biz ebeveynler biraz buruk hissederiz. Yeterli bilgimiz yok ise sütümüzün azaldığını, bebeğimize yetemediğimizi düşünürüz. Pusulanız ise aslında bebeğinizin büyüdüğünü ve “birey” olmakta ilk minik adımları attığını söyler size. Evet halen bize muhtaçtır ama o bir bireydir. Kendi mizacı vardır, kızdığı şeyler sizinkilerden farklıdır, mutlu oldukları farklıdır. Bizler bazen aceleci olabiliriz ancak bebekler aslında çok sabırlıdır, yavaş yavaş, sindire sindire öğrenirler.

Ebeveynlerin en aceleci olduğu konulardan birisi ek gıdaya geçiştir. Kültürümüz gereği “hizmet etme, besleme ve yedirme” dürtülerimiz başka milletlerden çok daha gelişmiştir. Yakın aile çevremiz ve toplumumuz da her daim bebeklerin kilosuna takıntılıdır. Doğum anından itibaren annenin sütü ile ilgili yorumlar maalesef bitmek bilmez. “Sütün yaramıyor, sütün yetmiyor” cümlelerini duymayan lohusa yok gibidir. Neden? Çünkü toplumumuz gürbüz, topaç gibi çocuk sever. Ebeveynler de bebekleri çabucak kilo alsın, herşeyi yesin, yemek seçmesin ister. Ek gıda serüveninde ilk yanlış, bu acelecilik nedeniyle erken ek gıdaya başlanarak yapılır. Dünya Sağlık Örgütü ve Unicef gibi bebeklerin sağlığı konusunda uzman kuruluşlar ile ülkemizde T.C. Sağlık Bakanlığı ek gıdaya başlama ayını 6. Ay olarak tavsiye etmektedirler. Bebeklerimizin sindirim sistemlerinin anne sütü (anne emziremiyorsa formül süt) dışında herhangi bir besine en erken hazır olma süresi 6 aydır ve bebeklerin ilk yıl ana gıdası anne sütüdür. Ek gıda (Tıp literatüründe Tamamlayıcı Gıda) 6-12 aylar arasında miktarı yavaş yavaş artırılarak bebeğe sunulursa, minik bebeklerimizin sindirim sistemleri ve iç organları zorlanmadan bu süreci atlatabilirler.

Bebekler 4-6 ay arasındayken biz ebeveynleri tatlı bir telaş sarar. Ek gıda zamanı gelmektedir. Kaşıklar, çatallar, mama sandalyeleri, önlükler, alıştırma bardakları ve daha birçok ek gıdaya uygun araç ve gereçler araştırılır, herkes bütçesine en uygununu almaya çalışır. 6. Ay dolar ve başlama günü gelir. Bu soruyu sormayan ebeveyn yok gibidir: “E şimdi bu çocuk ne yiyecek?”☺ Bir anda öğrenilenler unutulmuştur. Çocuk doktorlarına danışılır, konu komşuya sorulur, daha önce bebek büyütmüş kişilerin tecrübeleri dinlenir ve dinlendikçe kafalar karışır. İşte burada tekrar pusulamıza dönersek, içimizdeki “Doğal Ebeveyn” en doğruyu söyler: “Sakin ol, bebeğin de senin gibi, sen ne yersen o da benzerini yiyebilir”. Bebeğiniz sizden farklı bir bireydir ama temel ihtiyaçları tüm insanlar gibidir. Bir süre daha yemeklerini bizim hazırlamamıza muhtaçtır ama fırsat verilirse kendini doyurabilecek yetilere sahiptir.

Ek gıdaya geçişte tercih edilebilecek iki yöntem mevcuttur. İlki Ebeveyn Liderliğinde Beslenme (Klasik), diğeri ise Bebek Liderliğinde Beslenme (Baby Led Weaning – BLW) yöntemidir. Ebeveynler bu beslenme yöntemlerinden birini tercih edebilirler. Klasik yöntemde bebeği ebeveyn besler, bebek beslenen ve edilgen taraftır. Bu yönteme genelde püre kıvamında yiyecekler ve karışım çorbalar ile başlanır. Ortalama 6 Ay-3 Yaş arası bebek ebeveyn tarafından beslenir. Bu süreç ebeveyn-bebek arasındaki iletişime bağlı olarak daha uzun olabilir. BLW yönteminde ise bebek kendi kendini beslemeyi öğrenir. 0-1 yaş arası oral dönemde olan bebekler hemen hemen herşeyi ağızlarına götürüp tanırlar. Bu dönemde 6. Aydan sonra bebeklerin diş etleri ve damakları ile ezebilecekleri yumuşaklıkta ve avuçları ile rahatlıkla kavrayabilecekleri boyutlarda besinler sunulduğunda, bebeğin bu besinleri incelediği, tanıdığı, ağzına götürdüğü ve tadına baktığı görülmektedir. (Kaynak: BLW Türkiye) BLW yönteminde 6-9 aylar arası bebekler bu tatlarına baktıkları besinlerin aynı zamanda karınlarını da doyurduğunu öğrenirler. BLW yönteminde ebeveyn yemek yapan ve sunan kişidir, edilgendir. Bebek ise aktiftir, öğrenme sürecindedir.

Hangi yöntemi seçeceği ebeveynin inisiyatifindedir elbette ancak bebekleri sağlıklı beslemek her iki yöntemin de olmazsa olmazıdır. Bebeğimizin iç organlarına oldukça zarar verdiği ve çocukluk-ergenlik-yetişkinlik dönemi hastalıklarına yol açtığı bilimsel olarak kanıtlanmış rafine şeker, koruyucular, kimyasallar içeren besinlerin bebeklere verilmemesi gerekmektedir. Bebeğimizin bize ihtiyaç duyduğu bu dönemde onun vücuduna ve gelecekteki sağlığına saygı duyup mümkün olduğunca mevsiminde, doğal ve organik, ev yapımı besinlerle beslememiz doğrudur.

Bzim ülkemizdeki ebeveynlerin genelinin, bebeğin iştahı ve gelişimi ile ilgili endişeleri vardır. Bebekler ne yerse veya ne kadar yerse yesin “yeterince” beslenemediğine dair bir endişe hali sürekli bizleri yoklar. Bebeklerimizin ilk lokmasından itibaren dolu dolu öğünler yemesini bekleriz. Oysa daha önce de belirttiğim üzere bebekler sindire sindire, yavaş yavaş öğrenir. Ek gıdaya da yavaş yavaş geçeceklerdir. Aylarca sıvı ile beslenmiş bir bebeğin bir anda tabaklar dolusu ek gıda yemesinin beklenmesi doğru değildir. Bebekler dönemsel olarak iştahsız olabilirler. Diş çıkarma dönemlerinde diş etleri çok ağrıdığı için beslenmek istemeyebilirler. Gelişim ataklarında veya hastalık durumlarında da iştah düşebilir. Bebek emiyorsa daha sık emmek isteyebilir veya mama içmeyi ek gıdaya tercih edebilir. Bazı bebekler diğer bebeklere göre anne sütüne/formül mamaya daha iştahlı, ek gıdaya daha az iştahlı da olabilir. Bazı bebekler ise ek gıdaya daha çok iştahlı olup sütten beklenenden daha erken kesilebilirler. Bu durumların hepsi oldukça normaldir. Her bebeğin parmak izi birbirinden farklı olduğu gibi ek gıda ile olan ilişkileri de birbirlerinden oldukça farklıdır. İştahsızlığı nasıl algıladığımız, bebeğimizin iştahsız olduğuna nasıl kanaat getirdiğimiz ve bu iştahsızlıkla nasıl başa çıktığımız aslında tamamen biz ebeveynleri ilgilendiren bir durumdur. Bebekler asla (konuşabildikleri zamanda da) “Ben iştahsızım” demez. Metabolizmaları biz yetişkinler tarafından bozulmadığı (aşırı besleme, yoğun olarak şekerli ve hazır gıda tüketimi vb) sürece ve herhangi bir sağlık sorunu  (B12 eksikliği, demir eksikliğine bağlı anemi, hiper veya hipo tiroid, idrar yolları enfeksiyonu vb) olmadığı sürece kusursuz işler. Bebekliklerinin ilk 1 yılında acıktıkça ağlarlar. 1 yaş ve sonrası  “mam-mam, mem-mem” şeklinde acıktıklarını gösterirler. Karınlarını doyurmak bebeklerin en temel ihtiyaçlarından biridir. Nasıl tuvaletleri geldiğinde yapmayı engelleyemiyorlarsa, acıktıklarında da birşey yemek veya içmek isterler. İşte buradaki kilit kelime “acıkma” dır. Biz ebeveynlerin genel olarak yaptığı besleme hatası talep gelmeden arzı sunmaktır. Acıkma belirtisi görmeden yemek yedirmeye çalışmak veya yemesini beklemek maalesef önünü alamadığımız bir durum. Bizlerin, bebeklerin yediği miktarlar üzerindeki beklentisi (ör: 1 kase dolusu) ile bebeklerin kendi yedikleri miktarlar üzerindeki  beklentisi (1 bebek yumruğu kadar) oldukça farklı. Sevgi ve Saygıyla Beslemenin de temelinde bu beklenti farklılığı yatıyor.

Sevgi ve Saygıyla Beslemek aslında bebekle, ebeveynin orta yolda buluşması. Bebekleri henüz acıkmadan ve bizim beklentimiz kadar yemeye “zorlamak” bebeklerimizle aramızda uçurumlar yaratıyor. Biz kötü niyetli değiliz asla, bebeklerimiz büyüsün gelişsin istiyoruz. Bebeklerimiz de aynı çabadalar, onlar da içgüdüsel olarak hayatta kalmak, büyümek, gelişmek istiyorlar. Her iki taraf da aynı amaçtayken araya uçurumlar koymak neden? Bebeğiniz sadece emmek istiyor olabilir, ek gıdaya “henüz” iştahlı olmayabilir. Bırakalım emsinler, demek ki asıl ihtiyaçları bizim vereceğimiz elma püresi değil. Halen anne sütündeki mucize besin değerlerine muhtaç. Biz dayattıkça, biz zorladıkça bebeklerin yemek yemek ile sağlıklı bir ilişki kurmasını engelliyoruz. İçinizdeki pusulaya sorun, siz bu şekilde beslenmek ister miydiniz?

Ek gıdaya geçiş yöntemleri ile “zorlama” konusuna bakıldığında; BLW yöntemini tercih eden ebeveynlerde “zorlama” durumu oldukça nadir görülür. Bebek istediği zaman, kendisine sunulan sağlıklı besin seçenekleri arasından istediğini ve istediği kadar yediği ve kalan zamanda da emdiği/formül süt içtiği için zorlanmaya gerek duymaz. BLW yöntemini tercih eden ebeyevnler bebeklerinin kimi zaman daha fazla ek gıda/daha az süt, kimi zaman da daha az ek gıda/daha fazla süt aldığını gözlemlediklerinden çok şiddetli bir iştahsızlık dönemi ile karşılaşmadıkları sürece bebeklerinin yedikleri miktarlara fazla takılmazlar. Şiddetli iştahsızlık dönemlerinde de nedenlerini bulmaya çalışır ve gerekli sağlık kontrollerini yaptırırlar. Klasik yöntemi tercih eden ebeveynlerin çoğu da bebeklerinin yedikleri miktara fazla takılmaz ve bebek kaşığa ağzını kapadığı an veya yüzünü çevirdiği an doymuştur deyip bebeği zorlamazlar. Ancak, klasik beslemeyi tercih eden bir kısım ebeveynde gördüğümüz Sevgi ve Saygıyla Beslemek prensibine oldukça aykırı bir takım davranışlar ne yazık ki mevcuttur. Bebek ağzını kapamasına rağmen zorlamaya devam etme, “uçak geldi, aç bakıyım ağzını vb” gibi çeşitli oyunlarla bebeği arzusundan fazla yedirmeye çalışma, bebeği TV vb uyaranlar önünde hipnotize iken yedirme, daha ileri seviyelerde ağzını sıkıp zorla kaşığı sokmak, bebeğin elini-kolunu-başını sabitleyip tutarak yedirme, bebeğin fazla yediği için çıkardığını tekrar yedirme gibi durumlarla karşılaşmaktayız. Bu şekilde beslenmeye çalışılan bir bebeğin ruhunda açılan yaraları maalesef yedirmiş olduğumuz hiçbir besin onaramamaktadır.

Bebeğin sütten kesildiği dönemi ortalama 1.5-2.5 yaş olarak alırsak bebeğin ek gıdaya geçiş serüveni yaklaşık 1-2 yıl sürmektedir. Bu süreci nasıl geçirdiğimiz bebeğimizin çocukluk-ergenlik ve yetişkinlik döneminde hem yeme alışkanlıklarının hem de sağlığının temelinin belirlenmesini sağlar. Sevgi ve Saygı ile beslenmiş veya kendisini beslemesine izin verilmiş bebekler, metabolizmaları düzgün çalışan, yemek yeme ile sağlıklı ilişki kurmuş bireyler olurlar. Zorlanarak, adeta şiddet uygulanarak yemek yedirilmiş bebeklerde sıklıkla yemek seçme, aşırı yeme veya yemek yemeye karşı isteksizlik, yemek yeme bozuklukları (anoreksiya nervoza, blumia vb) gibi birçok sorun görülmektedir.

Şimdi içinizdeki pusulaya sorun; içinizdeki “Doğal Ebeveyn” bebeğiyle bu süreci nasıl geçirmek istiyor? Bebeğinizi sizden ayrı bir birey olarak görüp onun hayatında verdiği ilk kararlara – ne yiyeceğim, ne kadar yiyeceğim, ne zaman yiyeceğim- saygı duyabiliyor musunuz? Onu şefkatle beslemeye veya kendisini beslemeyi öğrenirken sabırla ve sevgiyle izlemeye hazır mısınız? Hayatınızın en kıymetli varlığının hem fiziksel hem de ruhsal olarak sağlıklı olmasına yardımcı olmak ister misiniz? Ek gıda serüveniniz kabus olmasın, hatırladığınız komik tatlı anılarınız olsun, bebeğinizin en eğlenceli zamanlarında sizi gergin ve endişeli değil mutlu ve rahat olarak hatırlasın ister misiniz?

Doğru cevap sizde ve bebeğinizde, kendinize ve bebeğinize güvenin..

Sevgiyle,

Nil Nurlu Deniz

Nil Nurlu Deniz // 14 Ağustos 1980 Mersin doğumludur. 2003 yılında Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümünden mezun oldu. Kariyerine uluslarası bir danışmanlık şirketinde başladı ve 8 yıl kurumsal şirketlerde orta ve üst düzey yöneticilik yaptı. Kurumsal hayata veda edip akademik kariyerini geliştirmek üzere Londra’ya taşındı. University of Westminster’da Tedarik Zincir Yönetimi yüksek lisansını tamamladı. Sonrasında Özyeğin Üniversitesi’nde İşletme bölümünde doktoraya başladı ve son 5 yılını üniversitede dersler verirken doktora öğrenimini tamamlamaya adadı. 2015 yılının şubat ayında kızı Arya’nın dünyaya gelmesi ile birlikte tüm hayatı değişti. Hamilelik süreci boyunca gebelik, doğum, doğum sonrası bebek bakımı, bebek psikolojisi, bebek beslenmesi, emzirme ve anne sütü vb konularda yaptığı araştırmalar doğum yaptıktan sonra da devam etti. 2015 yılının ikinci yarısında BLW Türkiye yönetim ekibine katıldı ve halen onbinlerce ebeveyne, bebeklerinin ek gıdaya geçiş serüveninde destek olmaya devam ediyor. Bu dönemde Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Child Nutrition and Cooking (Bebek Beslenmesi ve Bebekler için Sağlıklı Tarifler) ve Food and Health (Gıda ve Sağlık) sertifika eğitimlerini tamamladı. İkinci üniversite olarak Çocuk Gelişimi bölümüne devam etmektedir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir