Hatalarının Sonuçlarını Görsün?

Ebeveynler olarak bazen, duygusal ve zihinsel olgunluk gerektiren “yetişkin” olmakla; sadece yaşca büyük olmayı birbirine karıştırdığımız olur.

Anne/Baba, çocuğun yaptığı hataların sonucunu anlaması uğruna; “hadi yap da gör bakalım” diyerek, uzaktan hazır bekler ve çocuk pişman olunca da, son darbe gelir: “Yaa, gördün mü ben demiştim, al işte! Dinlemedin beni, şimdi ağla!”

 

Çocuk için pişmanlık, yalnız bir duygu haline geldi bile.. 🤷‍♀️

____

Çocukları eğitmeye ve kontrol etmeye dair güçlü arzularımızdan sıyrılabilmek mümkün mü?

Geçmişte öğrendiklerimizi unutarak (unlearning) ve onların bizden daha bilge olduklarına inanarak, hayatı yeniden birlikte keşfetmeye açık olarak mümkün.

Kolay mı, hiç değil.. Değer mi, sonuna kadar..

____

Bildiklerimizi sorgulamak, başka türlüsünü düşünme ve dile getirme cesareti göstermek ilk adımlar.

Hatalara, bahanelerin arkasına saklanmadan, hata demekle başlayabiliriz.

Ben yaptım oldu, biz de böyle büyüdük gayet iyiyiz(?), bundan sonra ne değişecek ki diyen zihnimizi susturup; biraz da kalbimizi ve bedenimizi (evet bedenimizi) dinleyebiliriz.

____

Hiçbir değişim bir anda gerçekleşmiyor. Adım adım, nokta nokta da olsa ilerleyerek başlayabiliriz.

____

Hepimiz için “yeniden öğrenme” pratiği olması ve bildiklerimizi unutup sorgulamak adına, bir örnek 👇

🔎”Çocuklar yaptıkları hataların sonuçları ile yüzleşmeliler ki, ders alıp tekrar etmesinler.”🔍

Pozitif Disiplin; hataların doğal sonuçları ve bir yetişkin müdahalesi içeren mantıksal sonuçları birbirinden ayırmanın önemine dikkat çeker.

Doğal sonuçlar adı üstünde dışsal bir müdahaleye gerek kalmadan ortaya çıkarken; mantıksal sonuçlar yetişkinin/ebeveynin hatanın çözümüne dair yaptıgı kişisel çıkarımları da içerir.

_____

Doğal/mantıksal sonuçlar ve ödül/ceza ile pozitif disipline dair bir örnek vermek gerekirse:

Eylem: Çocuğun karlı havada eldiven takmak istememesi.

Doğal Sonuç: Ellerinin üşümesi.

Mantıksal Sonuç: Eldiven giymezse (ceza olarak değil) elleri üşüyeceği için, ebeveynin çocuğun dışarı çıkmasını istememesi.

Ceza: Eldiven giymek istemediği için oyuncakları ile oynamasına izin vermemek. (Mahrum kalacağı sonucun, yapmak istemediği eylemle ilgisi yok)

Ödül: Dışarı çıkarken eldivenlerini giyerse çikolata yemesine izin vermek.(Eylemle ödülün yine ilgisi yok)

Pozitif Disiplinle Çözüm: Dışarısı çok soğuk ve üşümenden endişe ediyorum. Eldivenlerini yanımıza alabiliriz ve üşürsen giyebilirsin.

____

Ödül ve cezalar ile duruma/çocuğa yaklaşmak; yapmak istediği/istemediği herhangi bir eylemin doğal sonucunu öğrenmesini engeller. İçsel motivasyon/duygusal/bedensel farkındalık yerine dışsal ve konuyla ilgisiz uyaranlara/motivasyonlara ihtiyaç duymasına sebep olur. (Bkz: içsel boşluğu doldurmak için geliştirilen bağımlılıklar) (Tam burada yazmadan edemeyeceğim, literatürde de zaten yeri olmayan, meme bağımlılığından daha önemli bağımlılıklar var hayatta 🤷‍♀️)

____

Herhangi bir eylemle ilgili kişisel kararlarını verebilme yetisini kazanmasını geciktirir.

____

Başkalarıyla, yetişkinlerle ve özellikle ebeveynleriyle etkin iletişim becerisi yerine; yapmak istedikleri/istemedikleri ile ilgili olarak koşullandırma, tehdit, bağırma, ödül ve ceza vb araçları kullanmayı öğrenir.

____

Verdiği kararların risklerini ve sonuçlarını göremez, risk almayı öğrenemez.

Ebeveynler, kendi başedemedikleri pişmanlıkları çocukları da yaşamasın diye; çoğunlukla engellemeye çalışır.

Pişman olmayı öğrenemez.

Pişmanlık aslında sadece çocuklar için değil, herkes için zor bir duygudur ve bu duyguyu nasıl yöneteceğini bilmek, geliştirir.

____

Ve üstüne düşünülecek bir soru:

Siz hiç bir tercih yaptıktan sonra pişman olmadınız mı?

____

Ben cevap vereyim: Bir tercih yaptıktan sonra pişman olduğum çok oldu, hem de çok 🙈

____

Büyük ve geri dönülemez pişmanlıklar bir yana dursun; günlük, küçücük pişmanlıklara hepimizin vereceği örnekler ne de fazladır.. Ya çocukların pişmanlıkları? Ne kadar izin veriyoruz, yanlarında nasıl duruyoruz?

____

Birgün dışarıdayız, yine farklı bir kahve denemeye niyetlendim. Çocuklar da yanımda, ilk yudumu aldım, ağzım yüzüm ekşidi, amanın berbat deyiverdim 😁 Ikisi de şaşkın şaşkın yüzüme baktı önce, sonra hep birlikte gülmeye başladık. Kendime gidip başka bir kahve aldım tabiki.

Birkaç gün sonra, marketten daha önce hiç denemedikleri farklı bir atıştırmalık istediler, yemeyeceklerini az çok tahmin ediyordum, söyledim ama ısrarla isteyince aldık, eve geldik, yemeye başladılar, off çok kötüymüş bunun tadı, keşke almasaydık dedi ikisi de. Ve yiyecek başka birşey istediler.

Içimdeki “öğretici” hemen ayaklandı: ‘ee siz istediniz, ben demiştim, yapacak birşey yok, öğrendiniz artık, anne doğru söylemiş dimi?!’ Gelen cevap: ‘Ama anne sen de geçen gün kahveyi beğenmemiştin!’

____

Birgün, çok beğenerek bir kupa aldım, birlikte masada sohbet ediyoruz, ben çay içiyorum kupayla, onlar da kendi bardaklarında ıhlamur. Masanın biraz kenarına koymuşum farkında olmadan, birşey için kalkarken elim çarptı, bardak yerde parçalandı, her yer çay oldu. Ertesi gün gidip aynısını aldım kupanın. 🙈

Başka birgün, çocuklar çok severek birer oyuncak aldılar, oynarken yere biraz hızlıca düşüverdi birinin elindeki ve parçası kırıldı. Ağlamaya başladı tabiki, gidip yenisini alalım diye, hoop öğretici geldi yine, ‘yaa işte dikkatli oynamazsanız böyle olur, o kadar söylüyorum, oyuncaklarınızı dikkatli kullanın, yapacak birşey yok, öğrenmiş oldunuz, her kırılan oyuncağın yenisini alamayiz!’ Cevap: ‘Ama sen geçen gün bardağı düşürüp yenisini almıştın sonra!’

____

Böyle zamanlarda, zihnimi sorguluyorum, kendim, eşim yada başka bir yetişkin bir hata yaptığında verdiğim tepkilerle, çocuklarım yaptığında hissettiklerim arasında uçurum var.

Öfkelenmiyorum, üzülmüyorum, hayal kırıklığı vs yaşamıyorum, içimden bir ses, çocuk daha, olur öyle şeyler diyor hatta, ama öğreticinin sesi bazen daha baskın çıkıyor: “Öğrenmek zorundalar, öğretecek olan da sensin! Hatalarının sonuçlarını görsünler!”

____

Sonra hatırlıyorum: “Biz yetişkinlerin çocuklarla ilgili gözden kaçırdığı çok basit bir gerçek var. Çocukluk bir hayata hazırlık aşaması değil, çocukluk hayatın ta kendisi. Bir çocuk yaşamaya hazırlanmıyor, çocuk zaten yaşıyor!” (T.Ripaldi)

____

Üstelik, ben bir hata yaptığımda onların bana yaklaşımı o kadar doğal, saf, insani ve empatik ki.. Arkasında başka hiçbir kaygı yok, şaşırıyor, üzülüyor ve empati vererek yardımcı olmaya çalışıyorlar çoğunlukla. Ne de iyi geliyor değil mi onların küçücük halleriyle bize vermeye çalıştıkları destek.

____

En çok da bu yüzden, çocuklarla ilişkimizde öğretici kimliğinden çıkıp, sadece “öğrenci” olabilmek ne de kıymetli. Doğru ve yanlışın ötesindeki o yerde buluşmak.. Bağlanmak böyle birşey olsa gerek..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir