Attachment Parenting Türkiye Röportaj- Gizem Erbirer

Merhaba Gizem Hanım, öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Gizem Erbirer Hızel: Merhaba Ben Gizem Erbirer Hızel, 33 yaşında Gece’nin annesi oldum. 10 sene sinema ve dizi sektöründe yardımcı yönetmenlik yaptım, sonra kendi şirketimi kurup düğün organizasyonları yaptım, en son Vogue’da Yönetici Asistanlığı yaparken anne olacağımı öğrendim. Oğlum Gece doğduğundan beri tam zamanlı anneyim.

  • APT: Attachment Parenting yaklaşımı ile ne zaman, nasıl karşılaştınız? Hangi kaynaklardan bilgi ediniyorsunuz? Attachment Parenting yaklaşımını “siz” nasıl tanımlarsınız?

G.E.H.: İlk ne zaman karşılaştığımdan tam olarak çok emin değilim ama sanırım Instagram’da gezinirken karşılaştım.
Modern hayatın getirisi olarak her şehirli anne gibi ben de bir “uyku eğitimi” çukuruna düştüm. Zaten kuşak olarak “ağlar ağlar susar” çocukları olduğumuz için ben de anne olmadan önce, bebeği yatağa koyarım, ağlar ve sonunda uyur diye düşünüyordum.
Galiba “anne olunca anlarsın” dedikleri buymuş, çünkü benim yüreğim bebeğimin 2 dakika bile ağlamasına razı gelmedi -üstelik babası yanında pişpişlerken- odada tek başına bir yatağın içinde ağladığını ve benim kucağıma almadığımı düşünemiyorum bile.
Bebeğimin uyku süreleri ve uykuya geçiş şekli, uyku eğitimleri ve kitaplar ile çakışınca, kendi kendime bunun başka bir yolu olmalı dedim, çünkü içgüdülerim ve daha önce köpeğimle olan annelik tecrübelerim bana tam tersini söylüyordu. İşte o zamanlar keşfettim “Doğal ve İçgüdüsel Ebeveynlik” tanımlarını.
İlk 3 ayımız, “Mahallenin En Mutlu Bebeği” kitabı sayesinde çevremdeki lohusa ve yenidoğanlara göre nispeten daha kolay geçmişti. Sonrasında da Sears’ların “Doğal Ebeveynlik” kitabını gülümseyerek okudum. Aslında etraftaki çatlak seslere kulağımı tıkayıp kendimi ve bebeğimi dinleyince ne kadar doğru yaptığımı fark ettim. Kitapta söylenilen birçok şeyi ben zaten içimden gelerek yapıyormuşum.

  • APT: AP 8 Temel ilkesinden hangisini/hangilerini kendinize daha yakın buluyorsunuz?

G.E.H.: Aslında ben 8 temel ilke olarak bakmak yerine bir ebeveynlik seçimi ve doğal akış olarak bakıyorum. Yani birini diğerinden ayırmak pek mümkün değil.
Mesela “ihtiyaçlarına kulak vermek” ile “gece boyunca ebeveynlik” birbirinden çok ayrı düşünülemez bence. Gün boyunca her ihtiyacı olduğunda ona şefkatli kucağını açan annesine alışmış bebeğe, “evladım şimdi gece oldu, modern toplum bize gece boyunca uyumamızı söylüyor, ben gün boyunca senin her ihtiyacına koşmuş olabilirim ama lütfen gece boyunca bir ihtiyacın olmasın olur mu, acıksan da, üşüsen de, korksan da, dişin de ağrısa, karnın da sancısa bana seslenme ya kendin hallet ya da sabaha bırak olur mu tontoşum?” mu diyeyim yani ne yapayım? Hoş bunun için uyku eğitimi önerenler “3 gün ağlar sonra susar” öğütleriyle geliyorlar ama ben bebeğimin “öğrenilmiş çaresizlik” mağduru olmasını istemiyorum.
Veya “istikrarlı ve devamlılık arz eden ilgiyi verebilme”nin yolunun da “kişisel ve aile hayatında denge kurmak”tan geçtiğini çok iyi biliyorum çünkü mutlu bebek ancak mutlu anneden (ve babadan) geçiyor. O yüzden bebeğime şefkat verirken öz şefkati de unutmamaya özen gösteriyorum.

  • APT: Çevrenizde AP yaklaşımına karşı olup sizi eleştirenler oldu mu? Olduysa nasıl hissettiğinizi paylaşmak ister misiniz?

G.E.H.: Çevreden gelen çatlak sesler, ebeveynliğinize karışanlar, iyi niyetli yorumlar yaptığını zannedenler her daim olacakmış bunu çok net anladım. Ben fark ettim ki etrafımdaki annelere göre biraz daha şanslıymışım, genelde çevremdekiler çocuğumuzu yetiştirme şeklimize saygı gösterdiler veya ben biraz cadı olduğum için bana karışmamayı tercih ettiler. Karışanları da çok okuyup, araştırarak geri püskürtmeyi öğrendim, çünkü eğitim ve doğrusunu bilmek işin temeli, üstelik tek ve mutlak doğru diye bir şey de yok. Bir şeyin bin doğrusu olabilir. Bize okulda sinema okurken tüm kuralları öğrettiler, Kubrick gibi tüm kuralları yıkan yönetmenler de vardı, veya resimde Picasso gibi yeni akımlar yaratan. Ama bunu yapmak için Picasso’nun ilk dönem resimlerine bakacak olursanız önce kendini donatmak ve geliştirmek sonra aldığın eğitimi ve edindiğin tecrübeyi kendi içgüdü süzgecinden geçirip öyle kullanmak gerekiyor.
Tabii ben de her anne gibi, “emzik yapmış seni”, ”çok kucağına alma alışır”, “ne ortanızda mı yatıyor, geçmiş olsun, bizim Hatçe’nin kızı da böyleydi 8 yaşına kadar odasını ayıramadılar” gibi klişeleşmiş cümleleri duydum. Hatta “babaannemin iyi ki Instragramı yok da Gece’yi ortamızda yatırdığımızı görmüyor” diye işin esprisini bile yaptım. Bu sözlerin birçoğu bir kulağımdan girip diğerinden çıksa da kendilerine “uyku eğitimcisi” diyen kişilerin, “eğer bebek emerek uykuya geçiyor ve gece sık sık emmek için uyanıyorsa, gündüz uykuları da 40 dakikadan az ise bu gelişimi yönünden inanılmaz olumsuz sonuçlar doğuracaktır” vs vs sözleri beni korkutmadı dersem yalan olur. İlk defa o çatlak sesler kendi içsesimi ve bebeğimin bana anlattıklarını duymama engel olacaktı ki imdadıma “Bebek Eğiticilerine Dikkat” diyen William&Martha Sears yetişti. Tecrübeli bir kaç anne, laktivist ve emzirme danışmanları ile de konuşunca bana gece boyu bebeğimi emzirdiğim için kendimi suçlu hissettiren uyku eğitimi önerilerine kulaklarımı tıkamayı öğrendim. Ama onlarla konuşana kadar hissettiğim suçluluk duygusu beni yiyip bitirmişti, sanki bebeğimi gece boyunca her ihtiyacı olduğunda emzirerek ona büyük bir kötülük yapıyormuşum gibi hissettiğim asla aklımdan çıkmıyor.

  • APT: Kendi çocukluğunuzdan ve yetiştirilme seklinizden biraz bahsetmek ister misiniz? Çocukluğunuz şimdiki ebeveynlik yaklaşımınızı ve seçimlerinizi etkiledi mi?

G.E.H.: Ben kardeşi daha yeni doğmuş 4 yaşında minik bir kızken annem ve babam boşandı ve annem kardeşimle bizi tek başına yetiştirdi. Tek ebeveyn olmanın yükü belki anneme zamanında zor gelmiş olabilir ama biz tek ebeveyn tutarlılığında inanılmaz mutlu bir çocukluk geçirdik, hayatım boyunca hayalim annem gibi bir anne olabilmekti. Doğal ebeveynlik ve güvenli bağlanma o zamanlar böyle trend topic kelimeler değildi ama işte aslında diyoruz ya içgüdüsel ebeveynlik diye, annem de sanırım kendi içsesine kulak vererek yetiştirdi bizleri. Her zaman fikirlerimize saygı duyan ve bize güvenen bir annemiz oldu. Ne olursa olsun önce kendimiz için yaşamayı öğrendik, ödül ve ceza sistemi yerine sorumluluk almayı, bize güvenildiği için yaramazlık yapmamayı, kendimize yapılmasını istemeyeceğimiz şeyleri başkasına yapmamayı, çevremize karşı duyarlı ve saygılı olmayı çok küçük yaşta onun sayesinde öğrendik. Ve mutlu olmayı, ne olursa olsun mutlu olmanın bir tercih olduğunu, Pollyanacılık oynamayı, bardağın içinde bir damla bile olsa dolu denilebileceğini, birbirimize sımsıkı bağlı ama bağımsız birer birey olmayı ona borçluyuz.

  • APT: Ebeveynlik yaklaşımlarınızda eşiniz ile aynı fikirde misiniz? Evet ise birlikte nasıl yol alıyorsunuz? Hayır ise fikir ayrılıklarını nasıl çözüyorsunuz?

G.E.H.: Şimdilik (çok şükür) aynı fikirde olduk hep. Emzirme olsun, kanguruda uyutma olsun, BLW olsun, hep birlikte uyumak olsun şimdiye kadar tüm kararlarımız önce bebeğimizin sonra da tüm aile düzenimizin rahatı ve mutluluğu gözetilerek verildi, umarım da böyle devam eder çünkü şimdiye kadar aldığımız meyvelerin hepsi çok tatlıydı. Nasıl ki bebek yapmak için iki kişi gerekiyorsa o bebeğe bakmak için de aynı iki kişi gerekiyor, babalar emzirmek hariç her şeyi yapabilirler, yeter ki istesinler ve yeter ki güvenilip fırsat verilsin. Sonunda babasının yanağını okşarken uyuyakalan bebeğinizi izlemenin keyfi paha biçilemez.

  • APT: Sizce AP her aileye uygun bir yaklaşım mı?

G.E.H.: Sanırım değil, gönül isterdi ki öyle olsun, kesinlikle dünya daha güzel bir yer olurdu ama maalesef değil. Ebeveynliği “bebek odaklı ebeveynlik” ve “ebeveyn odaklı ebeveynlik” diye iki ayrı başlıkta değerlendirecek olursak, kendi ihtiyaçlarını unutmadan, bebeğin ihtiyaçlarını esas alarak hayatını ona göre düzenlemek, herkesin tercih ettiği bir yöntem değil. Hatta bence şöyle; AP bir “olma hali” yani içinden gelerek, doğal olarak, aksini yapmakta zorlanarak. Kimseye zorla benimsetilebilecek bir yaklaşım olmamakla beraber, bebek eğiticilerine ve kapitalist düzene kulaklarını tıkayıp kendi iç sesini dinlemeyi tercih edecek herkesin kendi içinde bulacağı bir oluşum.
AP bebeğin ihtiyaçlarını her şeyin önüne koyarken, kendine de şefkat gösterebilmeyi gerektiriyor ki bu her zaman kolay olmuyor. Genelde insanlar saçlarını süpürge etmekle, bebeğin ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarına göre düzenlemek arasında bir yerlerde gidip geliyorlar. Orta yolu bulmak her zaman o kadar kolay olmayabiliyor. Eğer destek alınmazsa tökezlenmesi çok olası bir yolculuk.

  • APT: AP yaklaşımı ile büyüyen çocukların geleceğine dair öngörüleriniz varsa paylaşır mısınız?

G.E.H.: Kendi ihtiyaçlarını bilen ve başkalarına muhtaç olmadan kendi kendine giderebilen, yalnızlığı ile barışık ama herkesle anlaşabilen, uyumlu, empatik, sevgi ve saygının önemini ve farkını bilen, nazik, iletişimi kuvvetli bireyler olacağını düşünüyorum. Önce kendileri için yaşayacak ama asla bencil olmayacak, dünyanın daha güzel ve yaşanabilir bir yer olması için gayret gösterecek kişiler olacaklarına; mutlu bir bebeklik ve çocukluk geçirecekleri için de geleceğe umutla bakacaklarına, başlarına ne gelirse gelsin yalnız olmadıklarını bildikleri için de kendilerini hep güvende hissedeceklerine inanıyorum.

  • APT: Sizce herhangi bir ebeveynlik yaklaşımının bir toplumu şekillendirmesindeki rolü nedir? AP bunun neresinde?

G.E.H.: Bir önceki soruda bahsettiğim karakterde bireylerin çoğunluk olduğu toplumların refah seviyelerinin yüksekliği zaten örneklerle mevcut. Bir insanın bencil olmadan benmerkezci ama yine de etrafına saygılı olması o toplumun yaşam kalitesini arttırıyor.
Ebeveyni ile güvenli bağlanmış çocuklar, ilerideki arkadaşlık ve eş ilişkilerinde de aynı güvenli bağlanmayı devam ettirebilirler. Sorumluluk verilmiş, sınırları çizilmiş ama güvenilmiş çocuklar, okul ve iş hayatında, hatta toplum ve dünya düzeninde sorumluluk sahibi ve bilinçli bireylere evrilir. Koşulsuz sevgi ve şefkat ile büyütülmüş çocuklar, insanları, hayvanları ve doğayı sever.

  • APT: Son olarak sizin bize sormak ya da paylaşmak istediğiniz herhangi bir şey var mı?

G.E.H.: Daha çok kişiye ulaşılmasını, adı ister “Attachment Parenting”, ister “Doğal Ebeveynlik”, isterse de “İçgüdüsel Sezgisel Ebeveynlik” olsun, daha çok anne- babanın, hatta anneanne, babaanne ve dedenin bu kavramlardan haberi olmasını isterdim.
Aileler bebekleri ile savaşmayı bırakıp, onların ve kendilerinin içgüdülerine güvenip, içseslerine kulak verseler mutlu anne eşittir mutlu bebek eşittir mutlu bir toplum oluşur. Ben bunun elçiliği adına her şeyi yapmaya hazırım.

APT: Katılımınız ve desteğiniz için çok teşekkür ederiz. Sevgilerimizle.

Attachment Parenting Türkiye Ekibi

 

One thought on “Attachment Parenting Türkiye Röportaj- Gizem Erbirer

  • 07/12/2018 tarihinde, saat 7:27 pm
    Permalink

    merhaba
    Gizem hnmın röpörtajını okuyup bir an şok yaşadım hatta cümleleri sesli olarak eşime okudum az önce…Bende bir köpüş ile anneliği öğrendim ,evet evimizin lideri oldu belki bir süre sonra ama ben onu koynumda uyttuğum günleri hep gülerek hatırlıyorum..
    Şimdi 6 aylık bir kızım var bir çok uyku eğitimciyle konuştum defalarca kendimi suçlu hissettim bebeğime uyumayı öğretemediğim ve uykusundan çaldığım için ağladım defalarca,yazınız beni çok etkiledi ben de bebeğimi emzirerek ya da kucağımda hatta bazen koynumda uyutuyorum bazen bayılacak kadar yorgun oluyorum ,hatta bebeğime küsüp kızdığım geceler dahi oldu ama ben herşeye rağmen onun ihtiyaçlarına koşturmanın annelik olduğuna inanıyorum evet gerçekten çok yorucu ama o daha bir bebek ve ne çıarı olabilir ki.
    Umarım bende mutlu bir anne olup bebğimin tadını çıkarabilirim telaşlarım ,acabalarım,daha iyisi var mıdır sorularım beni delirtmez umarım…

    Yanıtla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir