Hamilelik, Dogum ve Ebeveynlige Hazırlık

“Bir bebeğe gebeyken aynı zamanda anneliğe de gebe kalınır. Bir bebek doğduğunda aynı zamanda bir anne ve bir baba da doğar”

Pam England

Hamilelik

Hamile olduğunuz günden başlayarak o içinizdeki küçücük varlığın hayatta kalması için vücudunuz mucizevî bir şekilde değişmeye başlar. Hamilelik hormonları büyük bir hızla vücudunuza salınırken bu yoğunluğa ve farklılığa bedeniniz alışık olmadığından, ilk üç aylık dönemde kendinizi iyi hissetmemenize sebep olabilir. Ancak bu hisleriniz varsa şunu bilmelisiniz ki vücudunuz bu hormonlara alışması ve bebeğinizin hayatta kalması için müthiş bir çaba içerisinde. 

Ben bu hormonlara bayılıyorum! Aklınızı bulanıklaştırabilir ve doktorunuz ilk 12 hafta araba kullanmamanızı tavsiye etmiş ve siz de bu duruma belki biraz alınmış olabilirsiniz. Ya da eşiniz hiç olmadık yerde ağlamanızı, duygusallaşmanızı yadırgıyor olabilir. Ancak bu değişimler sizi anneliğe hazırlayan, bebeğiniz ile bağınızın oluşabilmesi için atılan ilk adımlardır. Nasıl mı?

Günlük hayatımızda ve özellikle şehir hayatında sol beynimiz çok daha aktiftir. İşe gitmek için trafikte araba kullanarak en kısa zamanda nasıl ulaşacağınızı hesaplarken, markete gitmeden önce neler alacağınızı düşünürken vs vs. Sağ beyin yaratıcı alanımızdır ve olaylara bütünsel bakabilmemizi, farklı çözüm yolları bulabilmemizi sağlar. İşte bu hamilelik hormonları ile bulanıklaşan zihniniz sizin hayata farklı bir bakış açısı ile bakabilmenizi sağlayabilir. Karakteriniz ve yaşadıklarınızdan kaynaklanan düşünceler, sesler, içinizdeki ebeveynin sesi bu zihin bulanıklığı ile geri plana atılır. Bebeğinizi hayatınızın tam ortasına yerleştirebilmeniz için o günlük telaşlar, korkular daha geride kalır. Belki fark etmişsinizdir; kendinizi hiç olmadığı kadar cesur veya haberleri izlerken çocuğunuzun geleceği için tedirgin iken daha önce hiç aklınıza gelmeyen yaratıcı çözüm yolları bulmaya başlarsınız. Aldığınız nefesin bir kokusunun, duyduğunuz seslerin bir melodisinin, dokunduğunuz şeylerin farklı dokusunun olduğunu fark edebilirsiniz. İçinizde sadece bir bebek yoktur, büyük bir yaşama sevinci de kaplamıştır her yanınızı. Ya da çok yorgun ve stres altında iken vücudunuz hemen pes eder ve dinlenmeniz için her yolu dener, dinlenmeniz için sizi zorlar. Belki de vücudunuzda eksik olan bir vitamini yiyeceklerden almanız için aşerirsiniz. İşte bütün bunlar bebeğinizin sizin ile ilk iletişimleridir. Ve siz bebeğinizin sesine cevap vermeye başladığınızda anne-bebek bağlanması için ilk adımı atmışsınız demektir. 

Hatta belki de bunlara ek olarak kendinizi çok sıkmadan, sadece kendinizi iyi hissetmek için beslenmenize dikkat ederek, hayatınıza ve bedeninize uygun yine kendinizi iyi hissettiğiniz bir spor ya da sadece yürüyüş yaparak veya sadece içinizden geldiği için ağaç gölgesinde çimlerin üstüne oturarak, kendiniz ile baş başa vakit geçirerek, eşiniz ile birlikte vücudunuzdaki değişimi izleyerek ve şu an aklıma gelmeyen; size, vücudunuza ne iyi geliyorsa onun peşinden giderek hamilelik sürecinde bebeğinize annelik yapmaya başlamışsınızdır. Uyuşturuculardan/zararlı kimyasallardan uzak durmak, size iyi gelen sakinleştirici müzikler dinlemek(bu tercihe göre değişir, size hangisi uygun geliyorsa), eşinize ya da bir salonda hamile masajı yaptırarak bu süreci destekleyebilirsiniz. Özellikle hamileliğin ilerleyen zamanlarında bacak masajı size çok iyi gelecektir. Ya da sadece eşinizin dokunuşları, sarılması, saçınızı okşaması bile yeterlidir. Daha önce belki de hiç içgüdülerinizi dinlemediniz ve bunun nasıl olduğunu çoktan unuttunuz. Bu çok ama çok normal. Lütfen kendinizi bu konuda yadırgamayın. Çünkü büyük ihtimalle sizin çocukluğunuz da çoğunluğun olduğu gibi “ağlama bunda ağlanacak ne var!” , “gülme çok sesli rahatsız oluyorlar!”, “kediye dokunma mikrop kaparsın” gibi söylemler ile geçti. Bu da bize çocukluğumuzdan itibaren içgüdülerimize güvenmememizi öğretmiş olabilir. Yaşadığımız şehir hayatında içgüdüleri ile hayatını devam ettirmek yadırganan bir durum haline geldi. Hamileliğiniz size bir fırsat olabilir bu açıdan. Duyusal hazlar, kendiniz ile baş başa kalacağınız vakitleri çoğaltmak, hatta sanat yapmak(sanat deyince gözünüzde büyütmeyin bir kağıt ve kalem ile plansız şeyler karalamak gibi), doğa ile sık sık iç içe olmak, hislerinizin farkında olmak(bunun için farkındalığın mucizesi kitabını tavsiye ederim) gibi basit şeylerle kendi iç sesinize kulak vermeye başlayabilirsiniz. Bu da içgüdüsel annelik için atacağınız ilk adım olabilir.

Gebelik dönemini sizi ebeveynliğe hazırlayan bir süreç olarak değerlendirebilirsiniz. İlk bebeğinizi beklemeniz ya da 2 -3 . bebeğinizi beklemeniz bu durumu değiştirmeyecektir. Eğer ikinci çocuğunuzu bekliyorsanız bu 4 kişilik bir aileye hazırlık dönemi olacaktır. Ve bu dönemde öğrenmeniz gereken ve bence size büyük bir avantaj olacak konu ise şudur “Denetimin elinizden kaçtığını kabul etmeyi öğrenmek”. Bu, doğumun ve ebeveyn olmanın ayrılmaz bir parçasıdır. Örneğin, hamilelikten başlayarak, duygularınız, bedensel işlevleriniz ve uyku düzeniniz üzerinde gittikçe daha az denetim sahibi olacaksınız. Bütün bu değişiklikler size hayat tarzınızın ve kişiliğinizin geriye dönülmez bir şekilde değişim geçirdiğini hatırlatır. Hamilelik döneminde bebeğiniz ile bağınızı güçlendirmek için yapabileceğiniz şeylerin en başında da eşiniz ve arkadaşlarınız ile bol bol vakit geçirmek, yemeğe çıkmak, tiyatro ve sinemaya gitmek, büyük çocuğunuzla(çocuklarınızla) eğlenceli, gezmeli vakitler geçirmek olsun. Evet, yanlış okumuyorsunuz bebeğiniz ile bağınızı güçlendirmek için kendi sosyal hayatınıza yatırım yapmalısınız. Belki de önünüzdeki birkaç yıl bunlardan uzak kalacaksınız. Sosyal rezervlerinizi bol bol doldurun ki yeni bebekten sonra çabucak boşalmasınlar ve sizin tahammülünüzü azaltmasın bu durum.

Günümüzde ne yazık ki kutlamalar ve hediyeler dünyaya gelecek yeni bebek üzerine kurulu, kimse yeni anne ve babayı kutlamayı onları şımartmayı düşünmez. Bunları düşünmelerini beklemeyin. Yakın çevrenizi organize edip bebek hediyesi yerine anne baba hediyesi kabul edeceğinizi duyurabilirsiniz. Yine yakın çevrenizi organize edip bebekten sonra hızlıca yemek yemenizi sağlayacak pratik şeyler ile buzluğunuzu doldurmanızı teklif edebilirsiniz. Bir işe yaradıklarını hissetmeye onların da ihtiyacı var ve sizin gerçek ihtiyaçlarınıza karşılık vermeleri için onları yönlendirebilirsiniz.

Doğum

Toplumun bize öğrettiği, deneyimlerimiz ya da duyduklarımız doğum kelimesinin bizde çağrıştırdığı düşünceleri inşa eder. Şimdi size ‘doğum’ kelimesine farklı bir açıdan bakmanız için fırsat vermek istiyorum. Doğum esasında bir geçiş törenidir: Ebeveynliğe geçiş. Bebeğinize ‘hoş geldin’ dediğiniz, ilk kez göz göze geldiğiniz ve artık yüz yüze iletişim kurduğunuz bir kavuşma anıdır.

Bebeklerin en temel içgüdüsü hayatta kalmaktır, bu nedenle en büyük talepleri güvende olduklarını hissetmeleridir. Bu güven duygusu ise ilk zamanlar ihtiyaçlarının karşılanması ile oluşur. Eğer herhangi bir sağlık problemi yoksa ve acil müdahele gerekmiyorsa bebeğin doğumdan sonraki ilk talebi annesinin sıcak teni ve memesi olacaktır.  Doğmak için uzun ve zor bir yolculuk geçirmiştir. Artık emme refleksinin verdiği tetikleme ile anne göğsünde huzur bulmak, dinlenmek ve kendi güvenliğini sağlayacak anne&babası ile tanışmak ister. Bu nedenle yapılan son çalışmalar doğumdan sonraki ilk saatlerin anne bebek bağlanması açısından önemini vurgulamaktadır. İlk karşılaşma ve ilk sinyallerine verdiğiniz yanıt…

Esasında ebeveynlik basit bir ifade ile birinin yerine kararlar almanızı gerektiren bir süreçtir. Ve bu kararlar hamile iken alınmaya başlar. Hamile iken sizi takip edecek doktor, doğum yapacağınız hastane, doğumun nasıl olacağı, doğum sonrası kimlerden destek alacağınız ve onları nasıl organize edeceğiniz gibi. Doğum tercihlerinizi de bebeğinizin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak yapmak isteyebilirsiniz. İyi bir başlangıç, hem zorlu ve bol vicdan azaplı ebeveyn yolculuğunuzda size hem de bebeğinize çok iyi gelecektir.

Çocuğunuzun mutlu ve sağlıklı bir birey olarak hayatına devam edebilmesi için ona alan yaratmak olarak tanımlanabilir ebeveynlik. Bu da uzun ve yorucu bir iştir ve kabul etmek gerekir ki hiç de kolay olmayacaktır. Kendi içinizdeki sesler, yakın çevrenizden gelen sesler, toplumdan gelen sesler ve bütün bu seslerin varlığında kendi içgüdülerinizin sesini duymaya çalışmak kolay olmayabiliyor çoğu zaman. Ancak ebeveynliğe hazırlık dönemi olan hamilelik ve doğumda içgüdülerinizi dinlemeye başlamak, bunların farkında olmak anne&baba-bebek bağlanması için büyük ve çok önemli bir adım olabilir.

Bu zorlu ama bir o kadar keyifli ebeveyn yolculuğunuzda kendiniz ile bol keşifleriniz ve ailecek biriktirdiğiniz bol anılarınız olsun,

Sevgilerimle.

Nilüfer Ayhan Akıcı

Bir doğum aktivisti, İçsel Doula
Attachment Parenting Türkiye Facebook Grubu Kurucu Üyelerinden
Attachment Parenting Savunucusu
Bir Mühendis
Bir Anne
www.eskisehirpozitifdogum.com

Kaynaklar:

  1. England, P., İçgüdüsel Doğum, Kuraldışı yayıncılık, Ocak 2011 İstanbul
  2. Solter A.J., Bilinçli Bebek, Doğan Kitap, Mart 2010 İstanbul
  3. Sears W., Doğal Ebeveynlik, Doğan Kitap, 2011 İstanbul

Gorsel: www.sofeminine.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir