Eşim Ben Ağlarken…

SERAP: Dün gece eşim ben ağlarken hiç umursamadı bile, öyle ki beni odaya bıraktı ve kusana kadar ağladım! Yine de hiç yanıma gelmedi!

****************************************************************************

ÖZLEM: Serapcım ama dün geceden sonra kendi kendine sakinleşmeyi öğrenmiş olmalısın değil mi?

SERAP:  Nasıl yani Özlem, ona ihtiyacım vardı?!

NİLUFER: Serap bunu senin iyiliğin için yapmış olmalı, kocan seni seviyor, biricik eşisin, onun için sen çok değerlisin!

SERAP:  Evet eşim de öyle dedi, ağlayarak ona seslendiğimde aynı cevabı verdi: Benim iyiliğim içinmiş..

NESLİHAN: Seni rahatlatmasını beklemen ne kadar düşüncesizce!

SERAP:  Neslihan neden rahatsız olduğunu anlamadım onun, çünkü üzgün olan bendim. Uyuyamıyorum ve mutsuzdum, ama o benden bıktığını artık koca kadın olduğumu , bağımsız olabilmek için kendi başıma halledip uyumam gerektiğini söyledi.

SERAP: Nilüfer duygusal olarak ona ihtiyacım olduğunda mı, hiç anlayamıyorum? İnsan sevdiğine destek olur sanıyorum..

ÖZLEM: Serap gerçekten çok bencilsin! Eşinin seni sevdiği için yaptığı fedakarlığa bak,  bir de senin söylediklerine! Onun için kolay mı sanıyorsun sen ağlarken kapıda beklemek?

SERAP: Özlem nasıl böyle düşünürsün? Bencillik mi?! Ben sadece biraz sevgi istiyorum, biraz iletişim. Onun varlığını hissetmeye ihtiyacım vardı.

ÖZLEM S.: Dün çok ağlamışsındır. Bugün gelmeyeceğini bildiğin için daha az ağlarsın. Yarın daha da az. En geç bir haftaya çözülür bu iş. Sonra da daha özgüvenli ve güçlü bir birey olursun!

NİLÜFER: Artık kendi ayakların üzerinde durmalısın Serap, duygusal olarak birine ihtiyaç duymak da ne demek?

SERAP: Nilüfer benimle evlendi, beni sevdiğini söylüyor, duygusal olarak birbirimize destek olmadığımız, huzursuz olduğumuzda birbirimizi rahatlatmadığımız bir sevgi!? Nasıl bir sevgi bu, hissedemiyorum?

NİLÜFER: Serap bu senin anlayabileceğin birşey değil. Senin içgüdülerin ve isteklerin de önemli değil. Önemli olan kocanın senin iyiliğin için karar vermiş olması. Bu iyi gelecek sana!

SERAP: Nilüfer nasıl olur? Ben benim, ne hissettiğimi biliyorum, benim için neyin iyi olduğunu benden daha iyi nasıl bilebilir?

NESLİHAN: Umarım göz teması kurmamıştır seninle Serap!

SERAP:  Neslihan nerden bildin? Aynen öyle oldu, bir türlü bakışlarını yakalayamadım, sanki çok uzakta ve öfkeli gibiydi, öyle olunca çok daha fazla korktum. Daha çok ağladım, ama hiçbir işe yaramadı, bedeni oradaydı ama kendisi orada değildi!!!

NESLİHAN: Serap bunu başka insanların yaptığını biliyorum onlara bir zararı olmadı; zor aşk!

AYLİN: Hayat bu. Tek başına ayaklarının üstünde durmayı öğrenmen gerek yoksa hiç bir zaman bağımsız olamazsın hiç bir şeyi tek başına beceremezsin. Hep birilerinin poponu pohpohlamalarını bekleyemezsin. İnsanların başka işleri güçleri var seninle mi uğraşacaklar!

SERAP:  Aylin evet, tek başıma ayakta durabilmem içinmiş, yalnız ve bağımsız olmak, çok üzgünüm… Sanırım bundan sonra üzgün olduğumda ondan yardım istemesem iyi olacak. Belki o zaman beni sever..

NAZLI: Ama mutlu koca demek mutlu kadın demek Serap bunu nasıl bilemezsin?

SERAP: Ahhh Nazlı sanki sen de bizim evin içindeymişsin gibi herşeyi biliyorsun, kocam da senin kocanın öğrendiği yerden öğrenmiş olmalı bu yöntemi, o da gecenin sonunda yorgunluktan bitip uyuyakalmamama yakın böyle söyledi. Mutlu koca mutlu kadın demekmiş!

NEŞE: Amann eski kocalar sanki farklı mıydı, herkes aynı şeyleri yaşadı evlilikte çok şükür büyüdü gitti herkes, eskiden göz teması mı varmış  allasen!

ZEYNEP: Gerçekten çok şımartmışlar sizi kusura bakmayın, ileride ne yapacak kocanız çok merak ediyorum?!

SERAP:  Evet şımarıkmışım ve onu kullanmak için yapıyormuşum..

ZEYNEP: Cünkü ağlıyorsanız bunu sadece kullanmak için yapabilirsiniz, yola gelmeniz için az bile yapmış bence..

NESLİHAN K.: Ona ihtiyacın vardı, hep yanında oldugunu düşünüyordun. Halbuki gözlerine baksa iyi olacaktin ama bakmadi. Senin isteğin sadece buydu. Olmadı, çünkü bunu öğrenmen gerekiyordu. Hayat bu. Öğreneceksin, çaresizce..

ÖZLEM: Serap benim eşim de yaptı bana aynısını ve hiç de birşey olmadı, emin ol çok iyiyim! Kuzenimin görümcesinin komşusuna da yapmışlar, hepsi gayet sağlıklı aklı başında insanlar!

SERAP:  Özlem ama ben hiç iyi hissetmiyorum, daha çok uzak ve çaresiz hissediyorum, iyi olmak böyle birşey mi, hep böyle mi hissedicem bundan sonra, iyi hissetmek , bağımsız ve güçlü olmak böyle bir his mi? Böyle soğuk ve uzak bir duygu mu?

NESLİHAN: Serapcım sana patronun kim olduğunu göstermeye ihtiyacı var tatlım!

SERAP:  Neslihan patron mu? Burada bir şirket değil eşit bireylerden oluşan bir aile olmaya çalıştığımızı sanıyordum. Her yerde bana ne kadar saygı duyduğunu ve muhteşem olduğumu söylüyor, ama kapı kapanıp eve girince mutsuz ve öfkeli, hayatını zindana çevirmişim, biraz nefes almaya ihtiyacı varmış. Onun annesi de ona böyle yapmış ve o gayet normalmiş.

NESLİHAN: Ah Serapcım bunu öğrenmiş olman gerekirdi!

ÖZGE: Sizi kucağına almamakla iyi etmiş. Sonra alışırsınız kucağa, huysuz olursunuz.

SERAP: Özge alışmak mı, kucağa alınmak dokunulmak kötü mü? Oysa ben o kadar rahatlıyorum ki o bana sarıldığında.. Nasıl desem zaman duruyor sanki sadece o ve ben, aramızdaki bağlantı sanki uzansam tutacakmışım gibi somutlaşıyor. Keşke kucaklanmanın nasıl rahatlattığını bilebilse, keşke o da bebekliğinde doya doya kucaklanmış olsaydı, tam tersine böyle mutsuz olmazdı belki de ona ihtiyacım olduğunda. Bazen bir dokunuş bir sarılmanın bile sorunun yarısını çözdüğünü kendi deneyiminden bilirdi, ahh ah çok üzgünüm..

ESRA: Az beklenti = Çok mutluluk!

ÖZLEM: Serap eşine bu kadar güçlü olduğu için onu tebrik ettiğimi söyler misin lütfen, ne adam ama!

SERAP: Özlem evet o çok güçlü, Kocaman, sesi yüksek, kararlı, biraz korkuyorum o bana sırtını dönünce, işte o zaman onun istediği herşeyi yapmak istiyorum, beni sevsin diye, belki uslu ve sessiz olursam beni sever? Ne dersin? Kendi duygularımı ve bedenimden gelen sinyalleri duymazsam, belki ihtiyaçlarımı yok saymayı öğrenirsem, olur mu dersin, eskisi gibi sever mi beni?

NESLİHAN: Düzen böyle Serap üzgünüm , alışmalısın ipin ucunu kaçırmamak lazım!

SERAP: Neslihan ipin ucu!!! Evet sanırım onun kuklası olduğumu, beni oynattığı iplerin dışına çıkmak gibi bir hataya düşmememi sağlamak için yapıyor, şimdi anlıyorum, evet evet bu benim iyiliğim için, yoksa evin dışındaki düzene nasıl ayak uydururum..

ÖZGE: Siz de tek başına uyumayı artık öğrendiğinize göre o da rahat rahat vaktini film izleyerek ya da başka işlerle geçirebilir.

ÖZLEM: Ertesi gün birlikte geçireceğiniz vakitler, yapacağınız aktiviteler için uykunuzu almalı, dinç olmalısınız! Serap bunu anlayamıyor olmana inanamıyorum gerçekten..

SERAP: Özlem evet, nedense ilişkimizi gece ve gündüz olarak ikiye ayırıyor, ona göre hayat sadece gündüz akıyor, o yıllarca böyle yaşamış, beni anormal sanıyor, halbuki ben böyleyim, ne zamana kadar böyle ihtiyacım olacak ona bilmiyorum, ama ona baka baka onunla huzurla uykuya dala dala öğrenirim sanıyordum, halbuki öyle değilmiş, o söyledi, bir an önce kendi başıma uyumayı öğrenmeliymişim, gündüz yaşamalı geceleri de yokmuşum gibi davranıp onu rahat bırakmalıymışım..

ZEYNEP D.: Seni çok iyi anlıyorum Serap. Ben de bugün akşam yemeğimi yemek istemedim, eşim de tüm gün bişey yemeyeceksin o zaman dedi. Şu anda açım ve ağlıyorum ama umrunda bile değil..

NESLİHAN: Zeynep söyle eşine bu kadar dirayetli bir yapıya sahip olduğu için takdirlik gerçekten!

SERAP: Ahh ah Zeynep, ben de yoğurda elimi batırıp elimi emerek yemek istedim, önce beni sertçe sandalyemden kaldırdı , öyle ki ne olduğunu anlayamadım, sonra hışımla ellerimi yıkayıp salona koltuğa oturttu. Sakın kıpırdama buradan, seninle birazdan görüşeceğiz dedi. O kadar korktum ki, ağlamaya bile korktum, sonra da dökülen yoğurdu söylene söylene temizlemeye başladı, onu delirtmek için yapıyormuşum, ne olurmuş başka kadınlar gibi normal olsaymışım, zaten evlenmek onun neyineymiş, kocalığı beceremiyormuş, bir yerlerden sofra adabı kazandırmak için yapması gerekenleri okusa iyi olacakmış, elbet başkaları bu sorunu nasıl çözeceğini biliyor olabilirmiş. Hiç anlamadım, acaba yoğurt yememe mi kızdı? Neye kızdığını anlamadım ki? Anlasam bir daha hiç yapmasam keşke!?

ZEYNEP D.:  Onun vardır mutlaka bir bildiği demekki sen anlayamamışsın fazla kafanı kurcalama!

ÖZLEM S.: Senin eşin yine iyiymiş. Benimki ağzımı açıp zorla tıktı. Beslenebilmem içinmiş. Halbuki sadece bugün biraz iştahim yoktu.

NESLİHAN: Özlem senin ondan daha iyi bilecek halin yok ya!

ZEYNEP D.: Dün boyama yaparken boyayı halıya döktüm elim çarptı, bir daha boya yapmayacakmışım o zaman öğrenirmişim. Bütün boyalarımı çok yüksek, içinde ne olduğunu göremediğim karanlık bir dolaba kaldırdı, o zamanı gelince geri verecekmiş..

ÖZLEM: Zeynep, iste harika bir koca daha! Kadin terbiyesi diye buna derim ben!

NESLİHAN: Gündüz yeterince ilgileniyor olmalı Serap, koca gün neyine yetmiyor üstelik bir de gece mi yanında olacak? Daha neler canım! Tiryakisin sanırım (!) adamı gece olsun bari rahat bırak kafasını dinlesin yahu, öğren artık kesintisiz uyumayı hem bu sağlığın için de iyi!

NAZLI: Seni evde bırakıp gece dışarı çıkmaya, senden önceki hayatını sürdürmeye de ihtiyacı var. Sen kendi başına uyuyamazsan eşin nasıl sosyalleşecek?

ASLI: Ne kocalar var değil mi? Sabah uyanınca da size sevgi gösterisi yapmıştır. Sizi ne kadar sevdiğini falan söylemiştir.

SERAP: Bir de kalıcı iyilik hali diye birşey varmış, onun tanımını uzmanlar bilirmiş, onlardan iyi mi bilecekmişim? Nasıl yapılacağının da reçetesi varmış, herkes için aynı yöntemle halloluyormuş, bağımlılık kötüymüş, o kadar ki maazallah ya ömür boyu duygusal olarak başkasına bağımlı kalırsammış, evlerden ırak, bir an önce bu aşamayı atlayıp bağımsızlar ordusuna katılmak üzere bu ilişkiden mezun olmalıymışım!

NİHAN: Ne demekmiş canım “domatesli makarna” yemeyeceğim! “Makarna istedin ben de yaptım” dedi bana. Ama ben makarnayı sade seviyorum, bunun nesi kötü anlayamıyorum? Bana dedi ki “önüne ne koyarsam yiyeceksin!”
Ama domates beni çok rahatsız ediyor, ağlıyorum yemeyeceğim diye daha çok kızıyor bana.

FATMA: Yemek yemek istediginde de daha yeni yedin 2 saat bekle diyor mu Serap?

SERAP: Evet evet arsızlıktan yapıyormuşum, insan süt içtikten en az 2-3 saat sonra acıkırmış, ya da yemek yedikten en az 4 saat sonra, bana bir türlü yemek düzeni kuramamış, anlamıyorum, acıkmak ve acıkınca yemek yemek istemek kötü mü?

ÖZLEM: Serap, Zeynep, Nihan lütfen ama eşlerinize haksızlık ediyorsunuz! Eminim sizi çok seviyorlar, n’olmuş yani biraz ağladıysanız! Kendinize gelin lütfen! Neymiş kadınlar ağlamasın diye adamlar gece uyumayacakmış! Neymiş kadınlar canları  istediği gibi davranacakmış! Daha neler! Sonra da gözyaşlarınızı kullanın değil mi silah olarak, oldu canım!

NAZLI: Ağlamak bile değil onlarınki bağırmak! Ne var yani azıcık bağırmışsalar? Ağlamakla bağırmak farklı bir kere! Onların iyiliği için hepsi. Anlamıyorlar.

ÖZLEM: Ahh Nazli ne güzel söyledin! Bağırmak o bağırmak! Koca dediğin zaten kadın gerçekten ağlıyor mu, bağırıyor mu bunu ayırdedebilir!

NAZLI:  Tabii ayırdedebilir canım. Üzülecek bir şey yok, ağlama deyince de bağırmayı kesmesi gerekir.

SUNA: Nasıl duygularımı kontrol edemez mişim? Patronunun karısı gayet hanım hanımcık, çaycının bile karisi melek gibiymiş!
Benim öfkeyle ilgili sorunlarım varmış bu da onu deli ediyormuş, istediğim kadar ağlama özgürlüğüm varmış. Nasıl Serap tokasını benimle paylaşmadı, Özlem kremini bana uzatmadı, Zeynep yemeğini bana vermedi diye nasıl ağlarmışım, hele Neslihan’ın istediği fulari versem n’olurmuş?
Kadın dediğin bunlar için ağlarmıymış, öfke krizi de ne demekmiş, çok utanmış, cok mahcup olmuş.
İşte o yüzden ben artık istediğim kadar ağlayabilirmişim, ta ki artık ağlamayı bırakana kadar herşey yasakmış!

NESLİHAN: Ağlaya ağlaya öğrenirsin Suna merak etme!

BİGE: Eve bazen iş arkadaşları ve onların hiç tanımadığım eşleri geliyor. Bütün giysi dolabımı ve takılarımı ortaya çıkarıp istediklerini kullanabileceklerini söylüyor. Bir bakıyorum bu kadınlar takmaya kıyamadığım ne varsa ellerinde şakalaşıyorlar, ben isteyince de vermiyorlar. Eşim bana kızıyor yine. Sevsem de sevmesem de hepsi benim arkadaşımmış. Bazen bana bir hediye getiriyor ama beğenmediğimi fark ederse o kadınlardan birine vermekle tehdit ediyor. Ben de ver diyorum, ağlayıp odama gidiyorum.

ÖZLEM: Paylaşmayı  öğrenememişsin! Paylaşmak kadar güzel birşey var mı? Eşin en doğrusunu yapıyor, bravo ona!

ASLI:  Gece uyurken eşimle uyumak istedim diye veya uyandığımda eşime karnım acıktığını, susadığımı veya biraz daha sarılmasını istediğim için bir yaştan sonra alışkanlık haline gelmiş ve kötü alışkanlıkmış bunlar.

SERAP: Aslı, evet hep bunu söylüyor, alışkanlık diye birşey varmış, o ki çok kötüymüş, çünkü ben artık büyümeliymişim, çünkü büyük olmak güzelmiş. Nesi güzel anlamıyorum?

NİHAN: Özlem ama kafam karman çorman. Beni ne zaman sevip sevmediğini anlayamıyorum. Bazen o kadar zorlanıyorum ki, dikkatini çekmeye çalışıyorum. Korkuyorum söyleyemiyorum yine kızar diye. Ağlıyorum çok ağlıyorum, o kadar çok doluyorum ki artık taşıyamıyorum. Bu kadar zor olan ne anlayamıyorum?! En sevdiğim insan bile böyleyse, dışarısı beni çok korkutuyor!

ÖZLEM: İşte Nihan dışarısı nasıl bilmiyorsun! Eşin seni herşeye hazırlıyor, kıymetini bil!

SERAP: Özlem silah mı, daha neler? Koca koca aktörler rol gereği ağlayabilmek için konservatuara gidiyorlar, sen ne dediğinin farkında mısın? Ağlamak diyorum, çişin gelince çiş yapmak gibi, ben çok çok üzgün olduğumda, duygularım boyumu aştığında ağlıyorum, zaten ağlayınca daha çok kızacak diye hep karar veriyorum, ağlamayacağım diye, ama olmuyor, göz yaşlarıma engel olamıyorum, çözemediğim bir sıkıntım olunca bir bakıyorum yanaklarım ıslanmış!.

SERAP: Suna o kadar istiyorum ki ağlamamayı, ama terslik bu ya, ağlamamı bastırmaya çalıştıkça daha huzursuz oluyorum, çabucak ağlıyorum. Belki de haklıdır, bende yanlış bir şeyler vardır, sanırım benim doğuştan bazı sorunlarım var, hırçın, huysuzum ben, beni eğitmesi lazım, doğuştan kötü olan mizacımı düzeltse iyi olur. Keşke onun istediği kişi olabilsem, o beni sevsin diye herşeyi yapmaya hazırım. Ama karar vermekle olmuyor ki, sanki yapamıyorum. Sanırım ben beceriksizim.

NİHAN: Serap geçen gün gözlerimle gördüm, bir kadın kocasının omzuna yaslanmış hıçkırarak ağlıyordu. Kocası da ona sarılmış sırtını sıvazlıyordu; “ah sen çok dolmuşsun kuzum, ağla rahatlarsın, ben yanındayım, seni her halinle seviyorum” diyordu. Ben kendimi berbat hissettim. Kendimde bir sorun olduğunu düşündüm. Benim her halimi sevmiyor demek ki ben değerli değilim. Sahi kimim ben ?

SERAP: Bige aaa, aynı bizim ev, bir de paylaşmak güzeldir diyor. Ben neden böyle hissediyorum o zaman?

ÖZLEM: Gerçekten çok abartıyorsunuz! Bakın sizler çok şanslısınız eşleriniz öyle güçlü ki!
Bizim yan komşunun üst katında oturan kadının eltisinin kocası kendi yapamamış, uzman bir ekiple görüşüyormuş karısını eğitmek için! Tonla da para veriyormuş  onlara, karısı gece ağlamasın da rahat uyusun diye. Eğitim süresince kendisi de onun ağlamalarına dayanamadığı  için dışarı çıkıp yürüyüş yapıyormuş bitene kadar!

NESLİHAN: E kafası rahat olacak tabi bir de vicdan mı yapsın durduk yere aaa Özlem lütfen ama! Yolun sonunda ışık var!

ÖZLEM: Ahh o ışık için benim biricik eşim haftalarca uğraştı Neslihan! Öyle iyi anlıyorum ki onu! Hepsini benim iyiliğim için yaptı! Artik hiç ağlamıyorum biliyor musun! Ağlamak da neymiş, zayıflık göstergesi! Çok güçlü bir kadınım artık!

SUNA: Acaba gizli gizli ağlasak Serap olmaz mı? Sessiz sessiz, yapılabilir mi? Kadın dediğin sessizce nasıl ağlar? Ağlamadan yaşamak mümkün mü?
Eğer öyleyse bence biz bunun üzerine düşünelim? Olabilir mi sence?

ÖZLEM: Suna sessiz ağlamak da nedir? Off gerçekten dayanamıyorum, ağlamasanız olmuyor yani, illa ağlayacaksınız!

SUNA: Hani böyle iç çeke çeke Özlem bilir misin? Arada hıçkırıklar da tutar, sen de mi bilmiyorsun?

OZLEM: Suna ben artık ağlamıyorum! Ağlamak zayıflıktır! Çünkü eşimin uğraşları, haftalarca ağlayarak öğrenmem sayesinde artık çok güçlü bir kadınım!

ASLI: Serap büyümek zorundasın çünkü. Gece uyanıp da şefkat beklemek sevgi beklemek de neyin nesi? Sen odanda yalnız başına uyursun eşin kendini rahatlatır. Gece uyuması lazım onun. Senin sevgi beklemen onun umuru olamaz.

NAKŞİYYE: Aaa siz öyle kafaya göre sevgi mi bekliyorsunuz bir de?! Mesela bugün ben uslu durdum bir çikolatayı hak ettim.. Bir de sarıldı aferin dedi bana!

BİGE: Bazen de herkesin içinde gece yine uyuyamadığımdan, artık bıktığından ve daha bir sürü şeyden dert yanıyor. Çok üzülüyorum ama ses etmiyorum, bulaşıkları yıkamaya devam ediyorum. O arada da ‘bak bak, bi yandan dinliyo, her şeyi anlıyor ama iş uyumaya gelince işine gelmiyor’ diyor. Yanındayken sanki ben yokmuşum gibi konuşması inanılmaz. Hem bunlar bizim özel anlarımız değil mi?

NİHAN: Ağladığım zaman çok rahatlıyorum. Bu yanlışmış. Ağlamadan da söyleyebilirmişim isteklerimi. Nasıl bir çocuklukmuş bu! Ama ağlamadan söylediğimde de beni dinlemedi. “Uykum yok” dedim. “Ne demek uykum yok. Düzenli uyku şart. İç organlarının dinlenmesi lazım.” Dedi bana. “Uyuyamıyorum. Biraz konuşsak olmaz mı?” Dedim. “Bütün gün çok yoruldum zaten, bir de seninle uğraşamam.” Dedi bana.

**************************************************************************

Bu yazı aşağıda verilen linkteki yazıdan ilham alınarak, facebook grup üyelerimizin de gönüllü katılımı ile doğaçlama olarak hazırlanmıştır.
Amacımız böyle bir mizansenle ana akım çocuk yetiştirme ekollerinin, ödül/ceza yaklaşımlarının ve kullandıkları yöntemlerin muhtemel zararlarını empati yaparak anlatmaya çalışmaktır.

Toplumun hiçbir kesiminin belli etiketler altında ayrıma tâbi tutulmaması; cocukların da minik insanlar olduğu unutulmadan, hakettikleri saygı ve şefkatle büyümesi için toplumsal bir farkındalık oluşturmak istiyoruz.

Diliyoruz ki yavrularımıza da her zaman aynı empatiyle yaklaşabilelim. Sevgiler..

Attachment Parenting Türkiye Yönetim Ekibi

http://m.huffpost.com/uk/entry/6450776

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir