Bir Düşünelim..

İçimizdeki o eleştirel ses var ya acımasızca bizi eleştiren, çoğunlukla anne-babamızdan, biraz kardeşlerimizden, biraz öğretmenlerimizden kaydetmiş olduğumuz? İşte onunla ilgili biraz düşünelim istedim.

“Az ye de şişko olma”, “boyun uzamadı senin de”, “tembellik edersen olacağı budur”, “önüne bakmazsan düşersin işte böyle”, “bak elalemin çocuklarına da biraz örnek al, “ah yazııık! benim çocuğum bir türlü anlayamıyor”, “ne kadar huysuzsun, sürekli vız vız vız”, “akıllı ol, akıllı” gibi. Herkesin kendine özel eleştirel iç sesinin söylediklerini burada yazmaya kalksak sayfalar yetmez!

Bu gibi tepkiler çocuklarımızı sakınmamız gereken, açıkça duygusal şiddet içeren tepkilerdir; onlara zarar verir, benlik saygılarını zedeler, benlik algılarını örseler. Üstüne üstlük de yetişkin olduklarında bunlarla baş etmek zorunda kalırlar, ki bu da kolay bir iş değildir, bayağı zorlu bir iştir.
Peki, çocukluğunuzda size böyle sözler söylendiyse, size bunları söyleyen kişinin acaba bunları neden söylediğini, ne istediği için söylediğini hiç düşündünüz mü? Bir düşünün.
O kişi, her kim ise, bunları söyleme nedeni “senin kilo ve sağlık sorunlarıyla üzülmeni istemem”, “Görüntünden mutlu olmanı isterim”, “başarılı olup bundan mutluluk duymanı isterim”, “Kolay öğrendiğin için kendini başarılı hissetmeni isterim”, “mutlu bir çocuk olmanı isterim”, “üzülmemeni isterim”, “aklına güvenmenin güzelliğini yaşamanı isterim” demek istemiş olabilir mi? Sizi o kadar acıtırken aslında sizin için iyi şeyler istemiş olabilir mi?
Aile ve travma terapisti Richard Schwartz bazen başımız derde girmesin diye, bazen yeniden sorun yaşamayalım kaygısıyla, çocuklara bu tür mesajlar verilebildiğini söylüyor ve yetişkinleri bu durumu fark etmeye davet ediyor.
Yani, her zaman doğru olmayabilir ama, bize zarar veren ve iç sesimizi oluşturmuş olan sert ve acımasız mesajlar bizi korumak, bizim daha iyi olmamızı istemekten dolayı verilmiş mesajlar olabilir mi? Daha iyi söylemeyi bilmedikleri için ya da bunu öğrenmeye girişmedikleri için bu şekilde söylenmiş olabilir mi? O mesajların ardında ne yazık ki örtük kalmış bir şefkat görme şansımız olabilir mi?
“Öyledir” demiyorum, “bir düşünelim” diyorum. Yetişkin gözümüzle o mesajlara bakmayı başarabilirsek, bize iyi gelecek farklı bir şeyler görme şansımız olabilir, belki. Göreceklerimiz kendi çocuklarımıza şiddetsiz iletişim olarak yansır umuduyla yazdım.

Süheyla Pınar Alper

Attachment Parenting International, Türkiye Şiddetsiz Şefkatli Ebeveynlik Lideri

Eğitim Bilimci / Sosyolog, Duygu ve Farkındalık Danışmanıyım.
1995ten bu yana öğretmen, genç, kadın, anne-baba, yönetici (Dünya Bankası, Meteksan vb.) birey ve gruplara duygusal zeka eğitimleri vermekte, iletişim ve duygular konusunda danışmanlık yapmaktayım. Yirmi yıl süreyle ders verdiğim Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümünden 2008de emekli oldum. 1996da Bilkent Üniversitesi’nde açmış olduğum, her sene güncellediğim ve ‘bebeğim’ diye nitelendirdiğim bir dersimi 2008den bu yana İstanbul’da Bahçeşehir üniversitesinde Genel Eğitim Bölümünde yarı zamanlı olarak veriyorum. Duygusal Zeka, Şiddetsiz İletişim ve Etkili İletişim becerilerinin teori ve uygulamasını içeren Kişilerarası İletişim dersimi ikinci sınıftan itibaren tüm bölüm öğrencileri üç kredili seçmeli ders olarak alabiliyorlar.
2013 yılından bu yana Do-um’da danışmanlık yapmaktayım.
Uluslararası EFT Master/İleri Emotrance, Pozitif EFT uygulayıcısı, Transaksiyonel Analiz Derneği TA ve Çocuk, Ergen, Her Yaş Çocuğu ile Oyunla Terapi sertifikalarına sahibim. Çocuklarla doğrudan çalışmıyorum, anne-babalara ve öğretmenlere danışmanlık yapıyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir