Dogal Uyku / Zen Bedtime

Soru: Bizim evde uyku zamanı bir “mücadele” zamanıdır. Küçük olan bensiz yatakta yatmaz, onun uykuya dalmasını beklerken ben de uyuyakalmış oluyorum. Büyük olan ise uyku zamanının koşma ve çığlık atma zamanı olduğunu düşünüyor. Çocuklarımı nasıl uyutup biraz kendime ya da partnerime zaman ayırabilirim?

A: Bu konuşmayı bir çocukla yapıyor olsak eminim şöyle derdi: “Her akşam uyumadan önce koşmaya, zıplamaya, kahkahalar atmaya ihtiyacım var. Annemi babamı nasıl ikna edip benle oyun oynamalarını ve sonrasında benimle yatağa gelmelerini sağlayabilirim?” Eğlenceli bir partinin en güzel yerinde biri size odadan çıkmanızı ve herkes eğlenceye devam ederken yan odada uyumanızı söylese kendinizi nasıl hissederdiniz?

Uyku zamanı söz konusu olduğunda yaşanan arbede ve sıkıntının çoğu aslında doğal akışa aykırı davranmaktan, nesiller boyu bize aktarılan “peri masallarına” inanmaktan kaynaklanmaktadır. İşte bu peri masallarının bazıları:

1) Zamanı geldiğinde çocukların “uykuya yatırılmaları” gerekir aksi takdirde uyumazlar.

2) Eşler arasındaki etkileşimin akşam saatlerinde olması esastır.

3) Çocuklara masal, hikaye vb. okuyarak ya da hafif müzik dinleterek onları uykuya hazırlamak gerekir.

4) Uyku zamanının çok uzamaması gerekmektedir.

5) Çocuklar yorgun olduklarının farkına varmazlar.

6) Şımarık bir çocuk aslında yorgun bir çocuktur.

7) Yorgun bir çocuk ansızın “ikinci bir enerji patlamasına” kapılıp zor bir çocuğa dönüşebilir.

8) Çocukların, biz istediğimizde uyumaları gerekmektedir.

Yukarıda sayılanların yanısıra daha başka hangi sebepler yüzünden çocuklarımızın kendilerine özgü uykuya dalma biçimlerini kabullenmediğinizi bir düşünün ve bu sebepleri kulak arkası edin/çöpe atın:

1) Çocukların “uykuya yatırılmaları” gerekir:

Evimde gerçekleştirdiğim aile danışmanlık seanslarından birinde, annelerden biri, seans devam ederken ve diğer çocuklar etrafta koştururken o zamanlar üç yaşında olan oğlumun oturma odasının zemini üzerinde uyuyakalmasına hayret etmişti.  

Bunun üzerine eşim “çok basit; bizim çocuklarımız acıktıklarında yemek yer ve yorulduklarında uyurlar” demişti. Bir iki yıl geçtikten sonra dahi henüz hiçbirimiz uyumamış olsak da çocuğum yine “Anne yoruldum. Artık uyumak istiyorum” diyordu.

Bebekler doğuştan uykuya dalmayı bilirler. Bebek ve çocuğun uykuya dair iç sesine kulak verirsek bebek de uykusunun geldiğini gösteren işaretlere güvenmeyi öğrenir. Bebek “bir şeyler kaçırdığı” hissine kapılmadığı ve uyku zamanı bir mücadele zamanına dönüşmediği sürece zamanı geldiğinde uykuyu memnuniyetle karşılar ve sağlıklı, uykusunu kendi kendine düzenleyebilen bir bebek olur. Öte yandan, çocukların uyku zamanında sorun çıkarmalarının nedeni uyku zamanını evdeki eğlenceden uzak kalma ya da uyuduklarında terk edildikleri hissiyatı ile ilişkilendirmeleridir.

2) Eşler arasında geçirilen zaman:

Eşler, kendilerine zaman ayırmak için uyku zamanından daha kötü bir zaman herhalde seçemezlerdi. Bu durum, güneşin öğle vakti batmasını beklemek gibi bir şeydir. Uyanıklıktan uyku haline geçiş “ölüme” benzemektedir. Çocuğunuz en çok bu zamanda sizin fiziksel yakınlığınıza ihtiyaç duyar. İyi uyuma alışkanlığının oluşabilmesi için uykuya dair bir endişe ya da kaygı olmamalıdır.  Çocuklarımız küçükken haftasonları gün içerisinde birbirimize zaman ayırmak için özel düzenlemeler yapardık ve bu mümkün olmadığı takdirde de boşverirdik. Bu yaklaşım hem huzurlu hem de getirileri olan bir yaklaşımdı; böylelikle ailece “uykuya dalma” imkanımız olurdu ki bu günün en güzel kısmı idi.

Çocuklar doğumlarından itibaren hayatımızın bir parçası olurlar ve her zaman da hayatımıza dahil olmak isterler. Tek bir anı bile kaçırmak istemezler. Bütün o eğlenceyi kaçırmamak adına çişlerini tuttukları bile görülmüştür. Çocuğun günlük ritmini kendikimizden ayırmakta ısrarcı olursak buna karşı koyacak ya da sizin kızınızın da yaptığı gibi ebeveynlerini yatağa sürükleyeceklerdir. “Ötelenen” ve sizinle olma imkanından mahrum edilen çocuk günlük ritme dahil olabilmek için özerk bir irade gösterecektir. Yorgun dahi olsa mümkün olduğu kadar uykuya direnç gösterir. Bir başka odada kendi başına uykuya dalmaktansa sizinle gerçekleştirdiği bir faaliyetin ortasında uyuya kalmayı tercih eder. Onun doğal ihtiyaçlarına yanıt vermek çok daha eğlencelidir.

İyi bir evliliğin çocuksuz, başbaşa geçirilen zamana bağlı olduğu iddiası da doğru değildir. Çocuklarınızı beraber büyüttüğünüzde edindiğiniz deneyim evliliğinizi de destekler. Mutlu bir uyku zamanı rutini evliliği besleyen önemli bir unsurdur ve çocuklarınızın da duygusal açıdan mutlu olmalarını sağlar.

3) “Sakinleştirme” peri masalı:

Her ne kadar bazı çocuklar bir şarkı ya da bir hikaye ile sakinleşmekten hoşlansalar da genellikle çocuk kendi uyku zamanı rutinini oluştururken hoplayıp zıplayacak, pijamalarını giymemek için kaçacak, kıkırdayacak, yastıkları oradan oraya atacak ve enerjik, oyunlarla dolu “muhteşem” bir zamana bizi de ortak edecektir. Ebeveynler büyük bir yanılgıya kapılarak çocuğun “aşırı yorgun” olduğunu ya da “ikinci bir enerji patlaması” yaşadığını düşünür. Aslında durum böyle değildir. Çocuk, kendisini uykuya hazırlamaktadır. Onun oyununa siz de katılın, işi bittiğinde, birbirinize sarılabilir, şarkı söyleyebilir ya da kitap okuyabilirsiniz.

Enerjinin boşaltılmasının yanısıra uyku zamanına ait bazı taşkın davranışlar gözyaşları ile son bulabilir – ki bu aslında çocuğa yardımcı olan bir süreçtir; onun gün içerisinde gün boyu içinde biriktirdiği ne varsa dışa vurmasını sağlar. Ağlayarak aslında kendisini sakinleştirmektedir. Hayat, dalgalara karşı koymayı bırakıp, onlarla birlikte yüzmeyi denediğimizde çok daha kolaydır.

En önemlisi; çocuğunuzun oyun zamanını bitirmesini beklemektir. Eğer “artık yeter, uyku zamanı geldi” diyerek onun elinden bu gücü alırsanız duygusal tüm kazanımlarını kaybeder, huysuzlanır ve uykuya dalması daha da zorlaşır.

4) Yatağa gitme süresi:

Uyku ritüelini hızlandırmak istememizin tek sebebi aklımızın “çocuksuz” geçirilecek zamana odaklanmasıdır. Anı yakaladıysanız niçin acele edesiniz ki? Bu çocuklara sahip olabilmek için çok fazla emek ve para harcadınız; zaman bütün bu emeğin karşılığını alma zamanıdır. Çiçekleri toplayıp koklama zamanı!

Çocukları aile yatağına çekmenin en hızlı yolu kendinizin de kahkaha atmaya ve sarılmaya hazır bir vaziyette yatağa yatmanızdan geçer. Bu yaklaşımın başarısızlıkla sonuçlandığını çok nadir gördüm. Uyku partisinin verdiği neşe bir başkadır. Kıkırdamalar, sarılmalar, babanın üstüne çımalar, sokulma, şarkılar ve şakalar… Bunların hepsi gerçekten de çok tatlıdır. Çocuğunuz kendi odasında mutlu ise bir süreliğine ona katılın ve keyfini çıkarın. Uyku zamanını neşeli bir aile deneyimi olarak yaşarlarsa uykuya da her zaman kolaylıkla dalabileceklerdir.

İlk başlar çocuk önderliğinde yatma ritüelinin tamamlanması bir hatta iki saat sürebilir. Bu zamana dek çocuğunuzun uyku zamanını yönetmesine izin vermediyseniz ilk başlarda bu mucizenin tekrar gerçekleşebileceğine bir türlü inanamayacaktır. Bunun özgürce oyun oynayabileceği yegane zaman olduğunu düşünen çocuk, mümkün olduğunca bu süreyi uzatmak isteyecektir. Onu durdurursanız her gece oyun süresini biraz daha uzatmak ister. Sizin onun oyun oynamasına engel olmayacağınıza inandığında oyun zamanını da kısa tutmaya başlar. En sonunda da uyku zamanı çok kısa sürmeye başlar zira uykuya dair herkesin olumlu bir yaklaşımı vardır ve yorgun olduklarını bir başkasının onlara söylemesine ihtiyaç duymadan ya da onları bir başkasının “uyutmasına” gerek kalmadan herkes sadece “yatar…”

5) Çocuk yorgun olduğunu bilir:

Çocuklara ne zaman yorgun olduklarını öğretmeye çalışmak, onlara nefes almayı ya da ne zaman aç olduklarını öğretmeye çalışmaya benzer. Her insan becerisinde olduğu gibi çocuklar aslında kendi kendilerine uykuya dalma konusunda gayet başarılıdırlar. Onların uykularını yönetmeye başladığınızda süre daha da uzayacaktır zira onlarla bir pijama partisine katılmak yerine mücadele etmektesinizdir. Beraber uykuya dalmak hiç vakit almaz, herkes yatağa yatar, konuşur, sarılır ve uykuya dalar.

6) Şımarık çocuk masalı:

Çocuğunuz şımarık davrandığında bırakın şımarsın. Uyuduğunda bırakın uyusun. Çocukların hareketlerine anlamlar yüklemek, tespit doğru bile olsa, genellikle yararsızdır. İstediğiniz kadar uğraşın, şımarıklık yapmaya devam edecektir. Onun şımarıklığına izin verirseniz kafası karışmayacaktır. Duygularını onaylayın, “şımarıklığını” yapmasına izin verin. İşi bittiğinde (gerçekten yorgunsa) uyuyacaktır.

7) “İkinci bir enerji patlaması” masalı:

Yorgun olduğunuzu sandığınız bir anda enerjiniz olduğunu fark etseniz bu hoşunuza gitmez mi? Neden bu durumu illa bir etiketleme ihtiyacı duyuyoruz? Neden buna karşı koyuyoruz? yeniden alevlenen bu enerji patlamaları aslında bir partidir. Her zaman olmasalar da olduklarında uyum sağlamak gerekmektedir. Yorgun olduklarında zaten uyurlar. Ben çocuklarımın izlediği yolu analiz etmem, sadece hayretle gözlemlerim. Günlük rutinlerinin aksayacağı endişesi olmadığında hayat zaten gayet normal bir şekilde akmaya devam edecektir.

8) Ebeveyn kontrolü:

Exupery’nin “Küçük Prens” adlı kitabında gezegenlerden birinde yaşayan bir kral, prense, tüm gezegen ve güneşlerin ona itaat ettiklerini söyler. Buna çok şaşıran çocuk, kraldan güneşe batmasını söylemesini istediğinde kral “İstediğin günbatımını göreceksin. Bunu emredeceğim. Ancak benim yönetimimde, tüm koşulların elverişli olduğu zamana dek bekleyeceğim.  hmm.. ki bu da bu akşam olacak…”der.  

Çocuğunuz uykuya dalma konusunda dirençli ise en basit haliyle koşullar henüz elverişli değil demektir. Kendi kişisel deneyimlerimden yola çıkarak söyleyebilirim ki çocuklarıma ne kadar saygı duyarsam hayatım da o kadar kolaylaşıyor. Hayata dair eski inanışlarımı ne kadar göz ardı edersem ve yoluma çıkanları kabullenirsem,  her şeyi olduğu gibi neşeyle deneyimlemem de aynı oranda artıyor.

Kaynak:

The Zen Bedtime – The Stress Free End To The Day

Ceviren: Semin Esmerligil

Semin Esmerligil
Konferans, kitap ve makale çevirmeni, kamu görevlisi, Nehir’in annesi, doğal ebeveynlik savunucusu… İnsanları, hayvanları ve doğayı seven, koruyan, iyi kalpli ve dengeli bir birey yetiştirebilmenin önemine yürekten inanan ve bu uğurda çaba gösteren, hem kendini hem de çocuğunu tekrar keşfeden, okuyan bir anne…
Hacettepe İngilizce Mütercim Tercümanlık Bölümünden 2005 yılında mezun oldu. Aynı alanda 2012 yılında yüksek lisansını tamamladı. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nda tercüman olarak çalışıyor. Ankara’da yaşıyor.

Gorsel: www.bensound.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir